12 NİSANDA NASIL KONUŞURDUM
Gazeteci soruyor , “ seçilecek cumhurbaşkanı aynı zamanda Türk Ordusunun Başkomutanı olacak , peki Başkomutan olacak bu şahsın eşinin başının türbanlı olmasını nasıl karşılayacaksınız ve kabulleneceksiniz “
" Türk Milletinin değerleri vardır , başını örtmekte bir değeridir , Türk Ordusu binlerce yıl var olduğundan beri Türk Milletinin değerlerini savunmuş ve korumuştur . Yine tüm değerlerini savunmaya ve korumaya en ufak tereddüt etmeden devam edecektir .
Yeni seçilecek cumhurbaşkanının eşi istediği şekilde başını örtebilir veya açabilir bu bizimle ilgili bir durum değildir . Kendi tercihidir , saygı duyarız .
Bizim için önemli olan , Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yerini bulan Türkiye Cumhuriyeti’nin , bölünmez bütünlüğü ve devletin dini esaslara göre yönetilemeyeceği ve kutsal din duygularının istismar edilemeyeceğidir . Herkes vicdanlarında hürdür , ne dinsel ne de başka bir konuda kişilerin vicdanlarına bir baskı getiremeyiz , böyle bir şey ne bizim ne de bir başkasının hakkı değildir . Aynı şekilde kimse de dini tercihleri konusunda başkalarının üzerine bir baskı ve zorlamada bulunamaz . Dini bir baskı aracı olarak kullanamaz . Fakat ne yazık ki uygulamada ve özellikle de siyasi hayatımızda , vatandaşlarımızın temiz din duyguları istismar konusu edilmiş ve bir çok üzüntülere ve yıkımlara neden olmuştur .
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası laiklik ilkesiyle kutsal din duygularını kişilerin vicdanlarına bırakmıştır . En doğru olanı da budur . Eğer bir kesim din duygularının temsilciliğini veya sahipliğini yaparsa işte o zaman toplumsal çok büyük sıkıntılar yaşanır ki biz işte o zaman anayasal görevimiz icabı bunlara karşı çıkarız . Zaten böyle bir durum yani dini istismar etmek belli kesimlerin tekeline vermek kutsal dinimizce de tamamen yanlıştır .
Sorun cumhurbaşkanı seçilecek kişinin eşinin başını açması veya kapaması değildir . Sorun seçilecek kişinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına yani ettiği yemine özde bağlı olmasıdır .
Türkiye ‘nin önünde büyük sorunlar ve tehditler var , bunları daha önce dile getirmiştim , bunların başında “dost ve müttefik “ ülkelerin pkk terör örgütüne verdiği destek , Türkiye ‘nin bölünüp , parçalanmasını içte ve dışta isteyenlerin olmasıdır .
Bizim asker olarak Anayasal önceliklerimiz bunlardır . Bu endişeleri duymak ve siyasi sorumlulardan tedbir alınmasını istemek siyaset değildir. Görevimizdir .
Bakın pkk terör örgütünün bir uzantısı olduğunu cüretkarca söyleyenlerin ve pkk terör örgütüne terör örgütü diyemeyenlerin yarın meclise girme durumları var asıl , sorunlar burada başlayacak , Irak ‘ın kuzeyi ve Kerkük ‘te yaşananlar Türkiye ‘nin gelecekteki önemli sorunları olacaktır. Herkesin daha şimdiden bu sorunların üzerine gitmesi gerekir ..."
12 Nisan 2007 konuşmasından bir bölüm