saklanamaz gerçekler
  ATAMIZIN SAKLANAN SÖZLERİ
 

         

        TÜM  DÜNYA  HATTA  EVREN     TÜRK  BAYRAĞININ 

         ALTINDA    YAŞIYOR   İNANMIYORSANIZ  BAŞINIZI

                GÖĞE  KALDIRIN   GÖRÜN

ein Bild
 

 "...M.Kemal'in dinimiz hakkındaki sözleri  Kendi el yazısı ile yazdığı "YURTTAŞLIK BİLGİSİ" kitabında

     "Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra bu din Arapların (..) Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. (..)
"Türk milleti birçok asırlar, (..) bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur'an'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndü. (..)
"Türk milletini Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allah'la mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. (..)
"... din hissi, dünyanın acısı duyulan tokadıyla derhal Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. (..) Artık Türk, cenneti değil, (..) son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte dinin, din hissinin Türk milletinde bıraktığı hatıra..."


" DİN DERSİNİ EVELA OKULLARDA ALMALIYIZ"
------------------------------------------------------------------------------------------------------

"Türk milleti dindar olmalıdır yani, bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum. Bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum... Din şuura muhalif, ilerlemeye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor." (Maurice Perno ile yaptığı ropörtaj 11 Şubat 1924 (Atatürk'le Konuşmalar, Cumhuriyet Gazetesi eki, s. 111)

"Bizim dinimiz en tabi ve makul dindir ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dine tabii olmasi için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur." (Atatürk'ün S.D. II, 1923, s. 127)

"Ey Arkadaşlar! Tanrı birdir, büyüktür- Adalet-i ilahiye, O’nun tecellilerine bakarak diyebiliriz ki, insanlar iki sınıfta, iki devrede mütalaa olunabilir, ilk devir insanlığın çocukluk ve gençlik devridir. Ikinci devir, insanligin kemal (olgunluk ) devridir."

"Ey millet! Allah birdir, sani, büyüktür. Allah’iın selameti, atifeti ve hayrı üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak tarafından insanlara dini hakikatleri tebliğe memur ve resul olmuştur. Koyduğu esas kanunlar cümlemizce malumdur ki Kur’ani azimüssandaki husustur. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir, temel dindir. Çünkü dinimiz akla mantığa hakikate tamamen uyuyor. Eğer akli mantığa, hakikate uymamış olsaydı bununla diğer ilahi ve tabi kanunlar arasında aykırılıklar olmalı gerekirdi. Çünkü bütün kanunları yapan Cenab-ı Haktır." (Atatürk'ün 7 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir'de Zağanos Paşa Camii'nde vermiş olduğu hutbeden bir bölümdür.)

"Din vardır ve lazımdır. Temeli çok sağlam bir dinimiz var malzemesi iyi. Fakat bina uzun asırlardır ihmale uğramış. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayi takviye etmek lüzumu hissedilmemiş. Aksine olarak birçok yabancı unsur (tefsirler, hurafeler gibi) binayı fazla hırpalamış. Bugün bu binaya dokunulamaz, tamir de edilemez. Ancak zamanla çatlaklar derinleşerek ve sağlam temeller üzerinde yeni bir bina kurmak lüzumu hasıl olacaktır."

http://www.netcevap.org/resimler/ata.gif
----------------------------------------------------------------------------------

 ATAMIZIN FİLİSTİN VE KUTSAL  TOPRAKLARLA İLGİLİ  SÖZLERİ

  Bazı çevrelerin Atatürk'le ilgili iddialarına son verecek olan bu belge, İçişleri Bakanlığı Matbuat Umum Müdürlüğü antetini ve 20 Ağustos 1937 tarihini taşıyor. Dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Cumhurbaşkanlığı'na hitaben yazdığı ön sunuş yazısında 'Bombay Chronicle gazetesinin 27.8.1937 tarihli nushasında 'Filistin'e el sürülemez, Kemal Paşa Avrupa'ya ihtar ediyor' başlığı altında bir yazı intişar etmiştir. Bu yazının Türkçe örneği ilişik olarak sunulmuştur. Bu vesile ile saygılarımı tekrarlarım' diyor. Belgeden anlaşıldığına göre Mustafa Kemal Atatürk'ün, Meclis'te yaptığı bu konuşmayı, önce, Ankara'da Türkçe yayınlanan Hakimiyeti Milliye Gazetesi yayınlamış. Hindistan'da yayınlanan Bombay Chronicle Gazetesi de bu açıklamayı Hakimiyeti Milliye Gazetesi'nden almış. Aslı Ankara'da Milli Arşiv'de 030 10 266 793 25 numaları dosyada saklı tutulan belgeye göre, Mustafa Kemal Atatürk'ün Kutsal Topraklar'la ilgili olarak Meclis'te yaptığı bu konuşmanın tam metni şöyledir:

     'Araplar'ın Avrupa siyasetine nüfuz edemeyip sözde istiklal kelimesine inandıkları ve bu uğurda Arap memleketlerini Avrupa emperyalizmine esir kıldıkları çok şayanı teessüftür. Araplar'ın arasında mevcud olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez. Biz vakıa birkaç sene Araplar'dan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kafi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyetin mukaddes yerlerinin Museviler'in ve Hristiyanlar'ın nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki; buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmiyeceğiz. Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet'e lakayt olmakla ittiham edildik. Fakat bu ittihamlara rağmen peygamberin son arzusunu yani, mukaddes toprakların daima İslam hakimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız. Cedlerimizin, Selahaddin'in idaresi altında, uğrunda Hristiyanlar'la mücadele ettikleri topraklarda yabancı hakimiyet ve nüfuzunun tahtında (altında) bulunmasına müsaade etmiyeceğimizi beyan edecek kadar bugün, Allah'ın inayeti ile kuvvetliyiz. Avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün İslam aleminin ayaklanıp icraata geçeceğine şüphemiz yoktur.'

Kaynak: H.O. Tercüman

   "  .....  Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ise Türklere atılan tüm bu yalan ve iftiralara tek kalemde şu karşılığı veriyordu;

“Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir seçkin varlığın yüksek belirlemesine, sahne oldu. Bu sahne 7 bin yıllık, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik, doğanın rüzgarlarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk, doğanın yağmurlarıyla yıkandı; o çocuk gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları doğanın babası tanıdı; onların oğlu oldu. Bir gün o doğa çocuğu, doğa oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlayan güneştir.” (Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk’ün fikir ve Düşünceleri, Genişletilmiş 2. Basım, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, 2005, s.301)

Batılılar, yukarıda belirttiğimiz sözlerinden yola çıkarak, bir “kültür emperyalizmi” oluşturmuşlardır. Kurdukları üniversitelerde bilim ve araştırma üreterek tüm dünyaya kendilerine göre bir kültür, tarih ve dil biçmekteler.

Ama işe yarıyor mu diye soracak olursanız evet işe yarıyor. Bugün ülkemizdeki ders kitaplarına bir bakın… Türk tarihi acaba kaç yılında başlıyor? Tarih kitaplarında “1071 Malazgirt Savaşı”nı “Anadolu’nun Türklere açılması olarak” anlatmıyor mu?

Ama Başkumandanımız Atatürk yukarıda alıntıladığımız konuşmasında Türklerin Anadolu’da 7000 seneden beri bulunduğunu söylemiyor mu:

“Bu sahne 7 bin yıllık, en aşağı, bir Türk beşiğidir.”

Batı “11. Yüzyıldan önce Anadolu’da Türk yoktur.” Diyor bizde bunu ders kitaplarına geçiriyoruz…

Ancak tarih bilimi; Anadolu’da ön Türk kültürüne ait bulguların geçmişinin 9 bin yıl öncesine kadar dayandığını ve Türk’ün 15 bin yıl yaşında olduğunu ortaya koyuyor; yani Atamız 90 yıl önce bize bir gerçeği anlatıyordu…

Peki anlatıldığı gibi Türkler barbar mı? Medeniyetin hastalığı mı?

Milattan önce 3200’lerden Milattan sonra 10. yüzyıl ortalarına kadar uzanan çok geniş bir zaman dilimi içersinde Türkler medeniyete çok önemli katkılarda bulunmuştur.

Tarihte bilinen en eski Türk Kavmi Hunlar değildir ve Türk Tarihi Hunlar ile başlamaz.

Tarihimizde kurduğumuz devletler arasında “Türk” adını taşıyan ilk siyasi yapılanma, “Göktürk Devleti” değildir. Akad çivi yazılı belgelerden anlaşıldığı üzere, günümüzden yaklaşık 4200 yıl önce Doğu Anadolu’da kurulmuş olan “Türki Krallığı”, “Türk” adını taşıyan en eski Türk devletidir.

Milattan önce 2000 yıl başlarında Asur çivi yazılı kaynaklarda da, sık sık “Turukkular” adı verilen bir kavimden bahsedilmektedir. Gördüğünüz gibi burada da “Türk” adı mevcuttur.

Sümerlerin filolojik, antropolojik teolojik ve arkeolojik belgelerle, en eski Türk kavimlerinden biri olduğu kanıtlanmıştır. Böylece anlaşılabilir ki, yazıyı icat etme onuru da Türklere aittir.

“Emekte ve nimette müştereklilik” olarak özetleyebileceğimiz ve “Teokratik Sosyalizm” yada “Manet Sosyalizmi” denilen rejimi ilk tasarlayan ve uygulayanlar da Sümerlerdir. Yani ilk sosyalist rejimi oluşturanlar Türklerdir.

Mezopotamya’da Milattan Önce 2650-2550 yılları arasında tarihlenen “Er Sülaleler II” devrinde, Sümer kentlerinde din ve devlet işleri birbirinden ayrılarak, dünya tarihinin ilk “laik” devlet sistemi meydana getirilmiştir. Kısacası “laik” sistemin kökü Antik Yunan’a değil, Antik Türklere aittir. Görüyorsunuz ya bizim kültürümüzü çalıp, benimseyenler şimdi medeni, hala “laik” sistemi savunan ve yaşatan Türkiye ise geri bir ülke oluyor… Kültürümüze sahip çıkmalıyız!

Devam edelim…

Gelenek hukukunu yazıya döken ilk toplum da Mezopotamya’da yaşayan Sümerlerdir. Urukagina Kanunları (MÖ. 2375), Ur-Nammu Kanunları (MÖ. 2060), Ana İttuşu Kanunları (MÖ. 2060-1960) ve Lipit-İştar Kanunları (MÖ. 1900), Sümerce olarak kaleme alınmış olan kanunlardır, ayrıca ilk yazılı kanunlardır. MÖ. 1750 olarak tarihlenen Babil Kralı Hammurabi kanunları ise gördüğünüz gibi binlerce yıl sonra oluşmuştur. Dahası Babil Kralı önceki yasaları ilham ve kaynak olarak almıştır.

Mezopotamya medeniyetlerinden olan Kas’ın ve Elamlar’ın da Türklerle akraba oldukları ispatlanmıştır. Bunun delili olarak iki kavmin de, Türkçe’ye çok yakın hatta aynı dili konuşmaları gösterilir.

Ayrıca Sümerler, sütun, kemer ve kubbe gibi mimari yapıları Batı’dan 5000 bin yıl önce kullanmıştır. Böylece tarihe de mimari alanda pek çok eser bırakmıştır. Mısırlıların yaptıkları piramitler, Sümerlerin yaptıklarından yüzyıllarca sonradır ve Sümerlerin tapınak ve mabetleri Mısırlılarınkinden çok daha büyüktür.

Mezopotamya’da Milattan Önce 2350-2150 yılları arasında büyük bir imparatorluk olan Akadlar’ı yıkan Guti’ler (Gud’lar) yani Oğuzlar olduğu, dolayısıyla Oğuz Türklerinin tarihinin günümüzden binlerce yıl öncesinde başladığı kanıtlanmıştır.

Anadolu, 1071 Malazgirt Savaşından sonra Türkleştiğini söylemek tamamen akla ve mantığa aykırı olduğu kadar tarihe, bilime de aykırıdır. Türklerin Anadolu’daki varlıkları Milattan Önce 6000 yıldan daha eskidir.

Çünkü, yazılı kaynaklara göre, Milattan Önce 3000 yıldan itibaren Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşadıkları kanıtlanan Hurriler’in Türk olduğu anlaşılmıştır. Bölgede Milattan Önce 5000-3000 yılları arası olarak tarihlenen Neolitik kültürün de Huri Türklerinden kalma olduğu açıklanmıştır.

Milattan Önce 9. ve 6. yüzyıllar arasında Van Gölü ile İran’ın Urmiye Gölü arasındaki topraklarda yaşayan ve bu toprakları vatanları olarak kabul eden, Urartular da Hurriler’in torunlarıdır ve bölgedeki Türk varlığını devam ettirmiştir.

Görüyorsunuz ki bölgede çok eski bir varlıktır Türkler. Bugün sözde Kürdistan masalları ile başkalarına verilmek isteniyor atalarımızın toprakları… Varın siz düşünün.

Anadolu’dan İtalya’ya göç eden Troyalılar ile Avrasya’dan göç eden Saka Türkleri, İtalya’da karışıp kaynaşmışlar ve Sonucunda Etrüskler yada Tursaklar adı verilen kavmi meydana getirmişlerdir. Roma İmparatorluğu bu kavime çok şey borçludur.

Tarihe Hititler yada Atamızın deyişiyle Etiler olarak geçen Türk topluluğu, Bronzu keşfederek bunu alet yapımında kullanmıştır.

Ayrıca tarımı ve tekerleği bulan topluluklar da Türk soyundan gelmektedir.

Yani sözün kısası Türkler, yazıyı, ilk yazılı yasaları, mahkemeleri, para kullanan, ilk okul açan, tekerleği, bronzu vb. bulan ilk ulustur.

Bugün çoğu bilim adamının kabul ettiğine göre, Aztek, Maya, İnka, Toltek, Zapotek, Olmek, Kızılderililer, Sümerler, Etiler, Oğuzlar, Akadlar, Troyalılar, Asurlular, Macarlar ve Finliler Türk soyundan gelmektedirler. Ayrıca Almanların ve İtalyanların Türklerle oldukça benzerliği vardır. Çünkü bu iki toplumun bulunduğu coğrafya, tarihte Türk göçlerine sahne olmuştur…

Gördüğünüz gibi biz Türkler tarih boyunca yüksek bir kültür ve medeniyet sahibi insanlar olmuşuz. Batılıların cahilliği, geri kalmışlığı, sahteciliği bizim üzerimize yıkmaları anlaşılabilir. Çünkü onlar bunca şeyin Türkler tarafından yapıldığını bilmektedirler. Bizleri medeniyet dışarısında gösteriyorlar ve bunca kültür mirasının üzerine kendileri konuyorlar. Bizim bilim adamlarımız da her şeyin kökenini ya Antik Yunan!a dayandırıyorlar, yada Rönesans ve Reform hareketlerine…

Atamızın dediği gibi;

“Büyük devletler kuran atalarımız, büyük ve geniş kapsamlı medeniyetlere de sahip olmuşlardır.
Bunu aramak, incelemek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizim için bir borçtur.
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”

 

 

  

 

 
  Toplam 128460 ziyaretçi (304944 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol